Shopping King Louie: Perfect^^


Sonunda bitirdim 🙂 Sonunda dediğime bakmayın, gerçekten güzel ve eğlenceli bir diziydi. Çok uzun bir yazı yazmayacağım, sadece biraz konusundan biraz da karakterlerinden bahsetsem yeter 😀

Önce konusu:

Louie/Kang Ji Sung bir chaebol şirketi Gold Group’un varisi. Kendisine King of Shopping yani Alışveriş Kralı deniyor çünkü aklınıza gelebilecek bütün markaların bütün detaylarını biliyor ve her şeyin en iyisini herkesten önce o alıyor :”) Daha önce gelini ve oğlunu kaybetmiş büyükannesi tarafından Fransa’da deyimi yerindeyse fanus içerisinde yaşatılıyor.

Bir gün, büyükannesini görmek için gelirken bir kaza geçiren Louie, hafızasını ve kimliğini kaybeder. Ardından, kardeşini bulmak için ilk kez Seul’e gelen saf ve enerjik bir kız Go Bok Shil ile tanışır. Bellek ve kimliğini kaybetmesine rağmen, Louie’nin alışveriş krallığı içgüdüleri doğal olarak ortaya çıkıyor ve her zaman para harcıyor ama öyle böyle değil kayıtsız şartsız satın alıyor. Tabii kendisi para kazanamadığı için de, para kaynağı olarak masum kızımız Bok Shil’i tüketiyor :””)))))

Sonrası tabii yine aşk^^

Nasıl ama tipler :”’)))) Wang Louie ve Bok Shil ^^

Louie öyle sevimliydi ki izlerken kyaaaaa modundan asla çıkamadım.. Ağlattığı bazı sahneler de vardı ama güldürdüğü sahneler kesinlikle çok daha fazlaydı. Bi kere safın önde gideni yani böyle bayrak taşıyanı resmen 😀 Kim ne derse hemen inanıyor, yani kızın erkek kardeşi ben senin yengen oluyorum dedi ona bile inandı alksdjasdlkaj Hayatla ilgili pek bilgisi olmamasına bağlı bu tabii.. Çünkü yaşadığı fanusta sadece hizmetçileriyle, Kahya Kim’le ve alışveriş için gittiği mağaza sahipleriyle muhatap olmuş. O yüzden sıfır sosyallik :”)

Bok Shil’e gelince, büyükannesi ve erkek kardeşiyle birlikte köyde yaşayan, bütün işi değişik otlar falan toplamak olan (sanırım) kızımız^^ Belgesel çekmek için gelen televizyon ekipleriyle tanıştıktan sonra evden kaçan erkek kardeşini bulmak için Seul’e gidiyor falan. Baya da saf, pek çok baş rol kızımız gibi alksaldka ama çok da sevilesi.. Ben kendisini çokça sevmiştim yani :”’)))) Aşık olunmayı hak edecek esas kız bulmak oldukça zor malumunuz :”’)))))

Cha Joong Won, Gold Group’da bişey müdürüydü ama inanın hiç hatırlamıyorum hangi bölümdeydi :”’)))) Ama internetten satışlar falan da yapılan bir bölümdü.. Neyse izleyince görürsünüz diyip geçiyorum alksdjajak Yoon Sang Hyun severim aslında, burda da sevdim diyebilirim. Ama bi boğaz temizleme hareketi var ki izledikçe allah belanı versin dedim yalan söyleyemicem :”) Ve kendisi ikinci adamımız oluyor yani çok da sevmeyebilirsiniz isterseniz 😀

Bunlar dışında diğer yan karakterleri tek tek tanıtmak çok uzun olur sanırım çünkü çooook var onlardan.

Louie’nin büyükannesi var, sonra evlerde çalışan büyükannenin asistanı Heo Jung Ran ile Kahya Kim Ho Joon var, ikinci kız olma yolunda ilerleyen Baek Ma Ri var ki kendisini de baya sevmiştim, Louie’yle Bok Shil’in komşuları/ev sahipleri ana oğul var ki çok komikler (hatta ilk zamanlar gıcık olunabilecek tiplerken sonrada kendilerini sevdiriyorlar), Ma Ri’nin annesine de baya gülmüştüm :”’))))

Bu ikisi de dizi tarihinin en salak kötüleri olma adayları alksjalkaj Ma ‘ri’nin babası kötülük yapmaya çalışıyo ama adamın kalbi mi temiz neyse bi türlü beceremiyo, adamı Goo zaten profesyonel gibi görünen başka bi salak :”’)))) Dizi boyunca sürekli panik halindelerdi ve gülmekten öldürdüler :’)

Komik sahneler dışında her Kore dizisinde olduğu gibi hüzünlü sahneler de vardı. Ağladığımı bile hatırlıyorum yani. Louie ve Bok Shil aşkı çok çok güzeldi ama yaaaaa (gözlerinde kalpler olan emojilere ihtiyacım var şu an büyük eksiklik)

Bence koşun hemen izleyin siz ben de yeni dizime devam edeyim skjdhskfjss

Jalgaaaaaaaaa ^^

Beethoven Virus: Ve Tanrı Kang Maeh’yi Yarattı


fullsizephoto149402

Bu yazıyı taslaklara ekleyeli asırlar olmuştu yaa… (Ve sadece başlıktan oluşuyordu, hani yazı dediğime bakmayın başlık atıp bırakmışım bravo bana akjshsajdka) Şimdi öylesine bakınırken tamamlayıp atmaya karar verdim^^

2013 ya da 2014’te izledim diziyi, emin olamadım şu an. Gerçekten çok severek izlemiştim^^  İnsana hayal kurmayı ve hayallerine ulaşmayı öğretiyor sanki. Bilmiyorum izlerken sıkılan var mıdır ama ben sıkıldığımı hatırlamıyorum. Klasik müzik seven bir insan olarak bayıla bayıla izlediğim sahneleri vardı. Müzikle ilgili dizileri, filmleri oldum olası sevmişimdir zaten 🙂

Dizinin konusunu özetleyecek olursak.. Kang Gun Woo, çalışmalarında mükemmeliyetçi olan dünyaca ünlü bir orkestra şefi. Birlikte çalışılması kolay olmayan biri ve bütün orkestrası kendisinden korkuyor. Şans eseri, bir kemancı olan Du Ru Mi ile ve onunla aynı ismi taşıyan ve resmi eğitim almamasına rağmen bir müzik dehası olan genç polis Kang ile karşılaşır. Ve kısa sürede kendilerini bir aşk üçgeninde bulurlar.

Gelelim karakterlere…

Kang Maeh, yani Kang Gun Woo, nam-ı diğer muhteşem maestromuz. Kendisi dünyaca ünlü bir orkestra şefi, dizi tanıtımında da belirtildiği gibi mükemmeliyetçi birisi. Soğuk ve kalpsiz bir insan, mükemmel olabilmek için muhtemelen babasını bile satar gibi görünüyor :”’)))

Hemen her dizide olduğu gibi, bu abimizin de yüreği yaralı bir serçe gibi masum ve içli aslında… Çok fazla gösterilmedi gerçi bu masum yanı ama benim dizide en sevdiğim karakterlerden birisiydi.

Ayrıca belirtmek isterim ki, Kim Myung Min’in ses tonuyla ayrı bir aşk yaşıyorum 🙂 The King of Dramas’ta da soğuk ve düşüncesiz biri rolündeydi, neden hiç acımıyorlar kendisine bilmiyorum 🙂 Ama o ses tonu için yaptığı her işi izleyebilirim, net…

Bir diğer Kang Gun Woo, orkestranın trompet çalan yakışıklı genci^^ Kang Maeh ile aynı ismi paylaşmakla beraber, hayali de büyük bir orkestra şefi olmak. Ayrıca müzik dehası olarak nitelendiriliyor çünkü kendisi nota bilgisi olmadan sadece kulağıyla bütün parçaları çalabiliyor. Hani müzik kulağı derler ya, sonuna kadar sahip buna.

Jang Keun Suk, sevip sevmediğime bir türlü karar veremediğim bir oyuncu. Bazen çok seviyorum ne kadar tatlı diyorum, bazen de ööööf çekil şuradan diyesim geliyor :”’)))) Ama genel olarak hoşlaşıyorum galiba kendisinden asjdakdj (şu yazılarda random gülmeye son mu versem ajkshkjdaakjsa veremedi)

Spoiler vermeden yazmaya çalıştığım için burada son verip bir diğer karaktere geçiyorum, hadi bakalım 😀

Du Ru Mi, kemancı kızımız…. Uyuuuuuuz bişey bence :”’)))) Neden bilmiyorum sevmedim ben bu kızı… Hiç gerçekçi gelmedi keman çaldığı sahneler de, hani oyuncu gerçekten keman çalmayı biliyor olsa hayır efendim olmaz öyle şey diye itiraz ederim o derece :’)

Lee Ji Ah’ı sanırım başka hiçbir yerde izlemedim ve tek kelimeyle ısınamadım. Yani şu saçını toplayışına bile sinir oldum, çoğu yerde göz devirdim falan :”) Dizi izlerken sürekli sıkılan bir insan olarak aslında burada da sıkılacak bir şey bulmak zorundaydım kabul edin :”’))))

Kore dizilerinin vazgeçilmezi uyuz bir kadın baş role yer vermektir aslında, şaşırmamak gerek belki de 😀

Eveeeet, bunlar ana karakterlerimizdi. Ancak senarist kardeşlerimiz sadece bu üçlüye odaklanmamış, yan karakterlere de çok özel hayat hikayeleri vermişler. Zaten 2008’de yılın yazarı ödülü almış kendileri. Kardeşlerimiz diyorum çünkü iki kız kardeş bu arkadaşlar :”) Henüz izlememiş olsam da The King 2 Hearts dizisi de onlara aitmiş, beğenildiğini hatırlıyorum inşallah bir ara izlerim.

Yan karakterleri de tek tek tanıtmak isterdim ama muhtemelen birkaç bölümlük hikaye tadında bir yazı çıkar ortaya. Bunu okuyan çocuk kör oldu şeklinde söz edilmek istemiyorum :”) O yüzden dizideki en favori sahnelerimden birini hemen aşağıya iliştirip kaçmak istiyorum. Videodaki hanım teyzeyi nerede izlediysem kendisine bayıldım bu arada, mükemmel anne karakteri, tek kelimeyle hastasıyım akjsdhakdj

(imla kontrolü yapamadım umarım bir hatam yoktur)

Jalgaaaaaaaa ^^

 

Güllaç Yaptım….


Veee, geri döndüm 😀 En son yazımın üzerinden yine günleeeeer günler geçmiş, ben buraları unutmuş örümcek ağlarına ve küfe teslim etmişim… Bir aydır falan acaba yeniden blog yazmaya başlasam mı diye düşünüyordum, en sonunda bugün tamam dedim yazıyorum 🙂 Ve işte buradayım^^

En son bıraktığınızda, Urfa’da bir garip öğretmendim… Şimdi İstanbul’da bir derbeder öğretmenim alksdjaldajk Valla burada öğretmenlik gerçekten çok zormuş azizim. Kaç kere istifanın eşiğine geldim, kaç kere istifa dilekçesi nasıl yazılıyor diye araştırdım bilmiyorum. ama her seferinde vazgeçtim, vazgeçirildim 🙂

Neyse efenim… Şimdilerde daha bi mutluyum artık. Okuluma ve öğrencilerime alıştım (sene bitti bi zahmet dimi), iş arkadaşlarımla iyi anlaşıyoruz… Kısacası rahatımı buldum artık.

Gelelim başlıkta bahsettiğim güllaç meselesine 😀 Evet canım güllaç yaptım, ben yaptım, çok güzel yaptım laksdjadlkja Bahsettiğim iş arkadaşlarımdan bikaçını geçenlerde iftara davet ettim ve kendi kendime hünerlerimi gösterme zamanı diyip kollarımı sıvayıp mutfağa girdim 😀 Yemekti, çorbaydı, pilavdı, börekti derken…. bir de tatlı yapmak lazımdı. Eh ramazanda olunca klasiğe sığınmaktan başka çarem kalmadı alskdjadljak

Tabii ki internetten tarifine bakarak ve en az 29837982 kere anneme telefon ederek işe giriştim. Yaptığım tarifi şuraya ekliyim, belki yapmak isteyen olur:

Malzemeler

  • 10 yaprak güllaç
  • 1,5 litre süt
  • 2 su bardağı şeker (ki ben çok tatlı sevmediğim için 2. bardağı biraz eksik koydum)
  • Çekilmiş ceviz (bir sürü bir sürü ceviz çok güzel oluyor)

Hazırlanışı

Öncelikle, bir paket güllacın içerisinde 20 yaprak güllaç var. Büyük bir tepsiye falan yapılacaksa sanırım hepsini kullanmak gerekiyor. Ama yaprak sayısını arttırmak demek, süt ve şeker miktarını arttırmak gerekiyor demek, unutmayın 🙂 Neyse efenim…

Ben şu yuvarlak borcamların büyük boy olanını kullandım, 10 yaprakla güzel oldu. Önce süt ve şekeri tencereye koyup ısıtıyorsunuz. Kaynatmak gerekmiyor, şeker erisin yeter. Güllaç yapraklarının hamurlaşmaması için sütün ılık olması gerekiyor. Elinizi yakmayacak kadar ılık olmalı. Güllaç yapraklarını borcama koyarken parlak tarafının mutlaka üstte kalmasına dikkat etmek gerekiyormuş. Yaprağa baktığınız zaman bir tarafının parlak ve pürüzsüz olduğunu görürsünüz zaten.

İlk yaprağı borcama koyduktan sonra üzerine bir kepçe ya da biraz daha fazla süt döküyoruz. Yaprak iyice ıslanınca diğer yaprağı üzerine koyup tekrar aynı şekilde süt döküyoruz. Bu şekilde 5 yaprak boyunca süt döke döke borcama güllaçları diziyoruz. Güllaç yaprakları tam ölçüde olmadığı zaman keserek sığdırabilirsiniz. Mutfak makasıyla kolayca kesiliyorlar zaten.

5 yaprak bittikten sonra, araya bol miktarda çekilmiş ceviz koyuyoruz ve kalan 5 yaprağı da aynı şekilde süt dökerek kat kat döşüyoruz. Her katta süt dökmek lazım çünkü bütün yaprakların ıslanması lazım. En son süt artarsa onu da üstüne döküyoruz, dolaba koyacak kadar soğumaya bırakıyoruz. Sonra hop buzdolabına 🙂

İşte böyle, çok kolaydı gerçekten ve çok güzel oldu 😀 Yerken bu arkadaşın üzerine fındık, fıstık, nar falan koyuyorlar ama ben sadece ceviz seviyorum. Bakın saat kaç olmuş ben burada güllaç tarifi veriyorum laksjdaldkj Aferin bana 😀

Bu arada artık lojman çilem, kahrolmayasıca ev arkadaşlarım falan yok, yalnız yaşıyorum. Fakat hala internet çilem var, onu da seneye (yani eylül ayında) çözeriz^^ Ondan sonra güzel güzel diziler izleyip, dizi yazılarıma da dönerim bence 🙂

Not: Sayfada reklam görürseniz, ki sanırım altta göreceksiniz, benimle hiç alakası yok. WordPress’in kendini bilmezliğidir onlar….

Şimdilik kaçtım, jalgaaaa^^

MİM: Ne Söylerdin?


En son yazımın üstünden 512 gün geçmiş arkaaşlar (evet üşenmedim hesapladım ne var asjhakjda) ve kimse de aaaaa sen neden blog yazmıyosun artık ni gizel okuyoduk falan dememiş… Gücendim, kırıldım, örselendim… Neyse mimimi yazıp gidiyorum ben 😦

Kısaca mim konusundan bahsedeyim.. J.K. Rowling ve Sehun ile karşılaşsan, onlara ne dersin? Mimi bana paslayıp az da olsa bir şeyler karalamamı sağlayan Rosa‘ya teşekkür ederim efenim^^ Karşılaşacağım kişileri de özenle seçmiş gördüğünüz gibi aslkjalkdja

Öncelikle J.K. Rowling:

“Her ne kadar hayal gücüne hayranlık duysam ve bir kısmına özensem de, o kitap dizisi öyle mi bitirilir allasen?

Öyle güzel bir dünya kurdun ki beynimize, hala gerçekliğine inanıyoruz. Aslına bakarsan bunu herkes başaramaz. Çoğu hikayedeki hayal ürünü mekanlar, kişiler, hikaye bittikten kısa süre sonra sadece güzel anılar olarak akılda kalırlar. Ama senin kitaplarındaki mekanlar okuyan herkesin gitmek istediği, yaşamak istediği, gerçek olmasını dilediği yerlere dönüştü. Bu konuda elini öpmek istediğim bir yazarsın.

Yine de o ne biçim final öyle yaaa! Çok düşündün mü? Bir de kafana estikçe çıkıp o aslında böyleydi falan diye açıklama yapmaktan vazgeç! Hiç üşenmeden Londra’ya falan gelip kafana sıkmak istiyorum bu yüzden!!

Kitaplar için teşekkürler canım 🙂 “

Ve Sehun 😀

“Ya sen ne kadar sevilesi bir varlıksın! Resmen kalbime sokasım geliyor seni 😦 Üzüyorsun beni. Koskocaman kırılgan bir bebek gibisin gözümde. Çok farklı seviyorum seni kahrolmayasıca. Evet çok yakışıklısın, kaslı uzun boylu falan koca adamsın ama hala V yayınını kapatınca gidecek olan kalplere üzülen minnak bi çocuksun işte 😀

Keşke hayatında bulunabilecek birisi olsaydım. Sadece bir kerecik saçlarını okşayıp güçlü ol en iyisi sen olacaksın diyebilseydim. Dansını geliştirmek için daha sıkı çalış diye seni teşvik edebilseydim.

Yetenekli olduğun konularda daha da başarılı olmanı diliyorum. Daha çok çalış ve daha daha başarılı ol, tamam mı!”

Bu kadar yeter yaa alsdkjadlk yeter dimi? Aslında Rowling’e bazı konularda çok sinir oluyorum ama spoiler olmaması açısında yazmadım. Aramızda kalsın sayın Rowling!

Mim’i kime postalasam acaba diye çok düşündüm yaa aşlsjdalkdj bu yazı da ancak bu kadar ruhsuz yazılırmış ama alksjdaldja (yeni alışkanlığım sağa sola öne arkaya her tarafa random gülmek canım alışsanız iyi olur)

Neyse, Eva‘cım Hobie Hobie J-Hobie’yi görünce ona neler dermiş onu öğrenelim bence bi kere :”’))) yaaa bi de Suga’ya neler söylersin onu merak ediyorum^^

Başka kime atsam bee asjahkdja ya da vazgeçtim yaa bu kadar yeter sadece Eva’ya atıyorum :”)

Yine de Rosa’nın yaptığı gibi buraya bi not düşeyim, ben bu mimi yazmak istiyorum diyorsanız bana menşın atın sizi de ekleyip yazıyı düzenleyivereyim 😀

Şimdilik bu kadar.. Jalgaaaaaaa^^

MİM – Muhteşem 5inizi Seçin


Canım bi sıkılıyo bi sıkılıyo… Çeviri de yok elimde 🙂 Can sıkıntısından mim başlatıyorum hadi atlayın siz de gidiyoruzslşdklşfskş

Öncelikle mim konusundan bahsedeyim. Şimdi.. En sevdiğiniz 5 grubu seçiyorsunuz, kız ya da erkek grupları fark etmez. Sadece 5 tane seçip en çok sevdiğiniz eh işte sevdiğinize doğru sıralıyorsunuz. 5’ten fazla grubu seviyor ve takip ediyor olmanız benim problemim değil aşlskakjal

Sonra.. Bu seçtiğiniz gruplar içerisinde en sevdiğiniz üye ya da üyeleri seçiyorsunuz. Yalnız -ler dediğime bakmayın en fazla 2 üye seçebilirsiniz. Neyse aman iki tanecik seçim aşaması var işte.. Seçtikten sonra da azıcık bu üyelerden bahsediyorsunuz falan filan öyle işte.. Ay ben sıkılmaya başladım yine yazayım şu üyeleri…

1- Super Junior (hayatımın anlamı çocuk yetişkinler)

Eminim herkes çok şaşırdı şu an aşlskakalkja yani hiç beklemiyordunuz değil mi? Ben ve Super Junior 😀 aklınıza bile gelmemiştir kesinslkdjfslkj Gelelim en sevdiğim üyelere… Aslında onları da artık herkes biliyor ama..

557926_486564988037732_1816079181_nLeeteuk

Yiğidim aslanım askerde hala.. ama son 9 gün ve gün saymak hiç bu kadar zor olmamıştı 😦 Çok gün varken saymak daha kolaydı sanki ne biliyim… Videolarını bile izleyemez oldum son zamanlarda. Ağlayınca ağlıyorum, gülünce ağlıyorum, görünce ağlıyorum… İyice bozdum yani.. Artık gelsin dimi gelsin artık 🙂

Leeteuk’ı sevdiğimi bilmeyen yok artık. Parmak uçlarından saç kırıklarına kadar seviyorum adamı aşljalskjdalkdjalkd (hastalıklı sevgi) düşünün cenaze sahibi oyken taziyeleri ben karşıladım zamanında 😦 O derece kanıksandı artık sevgim…

120526fallinmin1fvhSungmin

Mini mini Sungminnie 🙂 İnsan böyle bir şeyi nası sevmez allaseniz aklınızdan zorunuz mu var lütfen 🙂 Biriciğim küçük bebeğim sıradaki ordu yolcusu ne yazıkki.. Bu yıl albüm çalışmaları falan diyerek 1 yıl erteledi ama bi daha ertelemez sanırım.. 2 yıl hasret çekcez yine yani… Kore’deki askerlik sistemi de bokum gibi afedersiniz 2 yıl nabıyo bu çocuklar orda bilmiyom hiç cık cık cık…. Neyse efenim seviyorum seni şeker çocuk diyip geçiyorum diğer gruba 🙂

2- EXO (K-M fark etmez alayına yürürüm)

Kpopun sıkendıl kralı oldu çıktı çucuklar ama hala seviyorum inaına seviyorum yapacak bişey yok 🙂 Olayımız hiç bitmiyor maşallah tam birini atlattık derken bi tane daha patlıyor falan.. Yoruluyom takip ederken…. Neyse sevdiğim üyeleri de herkes biliyor ama yine de yazalım hemen 🙂

세훈1Sehun

Ama benim minicik bebeğim bu yaaa 🙂 Nasıl olup da sevilmiyor olabileceğine anlam veremiyorum gerçekten (ben zevmiyom yiaa diye gelmeyin yoruma lütfen!) Çok güzel bi çocuk bence. Kusursuz yüz hatları, mükemmel vücut çizgisiyle özene bezene yaratılmış yavrucak 🙂 Her saç rengi bir insanda nasıl olur da bu kadar mükemmel durur diye kendime sorup durma nedenim kendisi. Bende de güzel duruyor şimdi tabiii… Ama çok güzel çocuk yaaaaa 😀

10800588114_de91f17517_oChen

Bu da bi çeşit kusursuz güzellik işte 🙂 O dudaklarının kenarının yukarı kıvrılışına itinayla kurban olunur. Dudişlerini uzata uzata konuşmasına bayılıyorum yaaa 🙂 Ondan sonra bu çocuklar gerçek olamaz diye ortalarda dolanan bi ben görüyonuz tivitırda falan… Ama gördüm Sungmin bile gerçek lan… Ya bak yine aklıma geldi ben Super Junior’ı gördüm ve hayatta kaldım 🙂 Bunları görünce de kalırız zaar (öldü)

3- SHINee (aşırı güzel beşli)

Bu çocukların da hepsini seviyorum ama 🙂 Yine de ikili seçicem durun seçmem lazım.. Super Junior’la EXO’yu ayırt ettim yukarda bunu mu ayırt edemicem…

6-24_shinee_onewOnew

SHINee takip eden herkesin sevmek zorunda olduğu, mecburi bias, sevmeyeni dövüyolar tarzı bi kişilik kendisi. Çok sevimli bi kere baksanıza sıfatına şalslkjdalk seviyorum.. Ama son zamanlarda o kadar takip edemiyorum ki inlediğim diğer grupları.. Atandıktan sonra çok değiştim ben.. Boş vaktim de çok ama nedense takip mekanizmalarım kırılmış galiba aşksjalkdjalskad

16084F144C1249989320C6Minho

Şirinliğe baksanıza insan nasıl sevmez nasıl 🙂 Ben bu çocukları nasıl ihmal ettim yazık… Takip etcem daha iyi takip etcem.. Rol yapması da hoşuma gidiyo mesela bu çıcığın. Neydi bunun dizinin adı dur dur…. hah To The Beautiful You.. azıcık kazık gibi dursa da gülsün yetiyo beee 🙂 Gerçi sonraki dizisini izlemedim.. neydi onun adı (hafızam acı çekti lan!) doktor oluyodu bu falan Medical falan bi ismi vardı ay gidin gugıldan bi bakın yoruldum öeeyf! Ben bunu bi hikayemde (şu an yazmadığım 3094839. hikayemde) ikinci adam yaptım.. Bi ara yazarsam bakalım bu mu kazanacak birinci adam mı kazanacak göreceksiniz (muhtemelen bikaç yıl daha göremicek gibisiniz) buraya kullandığım fotoğraf mı büyük olum yazdım yazdım yanı dolmadı bunun nerden buldum ben bu fotoğrafı alksjlkdajdljadk

4- SPICA

Bu grubu bu sene tanımaya başladım.. Devaseyn sesli kızlar bunlar gidin bi dinleyin allaseniz hiç pişman olmazsınız 🙂 Neyse sevdiğim ikiliyi yazıp yoluma devam edeyim 😀

tumblr_mnkhzlZRwW1stolyjo1_500Kim Bohyung

Bu da maknaelover bi insan olarak sevdiğim maknaelerden birisi işte 🙂 Öyle ev bi sesi var ki.. Hafif de kırık sanki 🙂 Kendisi gruptaki biasım oluverdi birdenbire.. Zaten önceden hiç dinlememiştim ben bu kızları. Ne zaman You Don’t Love Me’yi çıkardılar, o zaman dinlemeye başladım. Sonra Mikotkız bana tanıttı bayaa grubu. Kendime bias olarak bu güzelliği seçtim ben de 🙂 Bi de çok alakasız bi şekilde Chen’e benzetiyorum ben bunu yaa.. Hiç benzemiyo aslında dimi ben yavaş yavaş kafayı kırıyorum dimi bak dürüst olabilirsiniz bana karşı alkjsklhaka Gidin bi sololarını falan dinleyin bu kızın sesine hayran olmazsanız ben burdayım şikayetlerinizi dinlerim (ne dinlicem beee). Bi de saksafon çalmayı biliyomuş ne kadar değişik geldi bi bilseniz hoşuma gitti ama değişik bi enstrüman gitar gibi düz bişey değil aşlsjlkdjalkz

857-kimboa-bji4Kim Boa

Bu kızın da en çok tuhaf görünüşünü ve renkli saçlarını seviyorum galiba. Tuhaf derken böyle her türlü manyaklığı yapabilecekmiş gibi bi görüntüden bahsediyorum tabii ki 😀 Bi de saçlarını pembe yapmıştı ya bi ara, benim bi türlü tonunu tutturamadığım pembe hem de.. Sonra bi ara da kahverengi yaptı ama çok sıradan oldu o zaman sevmedim.. Neyse.. Sesi muhteşem onun da 🙂 SPICA’da zayıf ses yok zaten azizim 🙂

5- BEAST (güzel dans ediyolar haaa)

Bu gurubu da daha sıkı takip ediyodum bi ara ama onlar da geri plana düştü son iki yıla.. Çünkü ben yaşlandım enerjim yok vesaire vesaire aşlkjalksdjalkda Neyse sevdiğim üyeleri yazıp gideyim uykum geldi haaa…

Screen-Shot-2014-03-04-at-8.44.52-PM-740x450Yoseob

Olum bu çocuk çok güzel lan 🙂 Music Bank’de gördüğümden beri ne güzel çucuktu haaa diyip duruyorum resmen. Sesine bayılıyorum. Zaten sevimli buluyodum hatta grubun gizli maknaesi diyodum kendisine ama artık daha sevimli olduğunu düşünüyorum 🙂 Kliplerde falan ufak tefek de görünüyodu ama sahnede pek öyle ufak gelmediydi gözüme 😀

B2ST_1398871395_DongwoonDongwoon

Nam-ı diğer Serkan şajskljdalkd Türk gibi görünmüyo mu ama size de? Adeta bir Mehmet Günsur 🙂 Gidin başka fotoğraflarına da bakın gidin gidin.. Grubun asıl maknesi bu olmasına rağmen Yoseob daha bi maknae gibi geliyo bana.. Grubu ilk tanıdığım günlerde böyle bi ağır abi imajı çizmişti gözümde bu skjklfjdklj Bi de canlı performanslarda falan beauty saranghe diye bağırışı falan hoşuma gidiyo 🙂 İstanbul’da da seni seviyorum diye bağırmıştı.. Yakışıklı da çocuk.. Bi araştırmak lazım zamanında kaçırılıp Kore’ye götürülmüş olabilirslkjklsj

Şimdiiii bu beşi dışında sevdiğim başka gruplar da var tabii.. U-KISS, B1A4, ZE:A mesela.. Ama madem ilk 5 grup dedik o zaman bu yazı burada biter 🙂 Mim’i paslayıp zıbarıp yatcam ben hayde alksjakljsl Mikot kızım yazsın bu mim’i ona paslıyorum, ellerinden öper 😀 Bi de Eva’m yazsın hadi bi zahmet vakti varsa 😀

Bir de mim paslayacak olanlar en fazla 2 kişiye paslayabilirler. Yoksa bi kişi sıradan herkese gönderiyo sonra diğer yazanlara gönderecek adam kalmıyo.. hoş değil 🙂

*İmla kontrolü yapamayacak kadar uykum var.. Muhtemelen bir yerlerde d harfi eksik kelimeler vardır… Benim mal leptop d harfine canı istemeyince basmıyo hep ondan… Öfff gidiyom ben beeee…..

Mim Var Gençler Önünü Açalım…


Tiiii haftalar önce Bırcı mim yolladıydı bana yazamadım düğündü dernekti memleketti falan derken 🙂 Bir mimin önü böylece tıkanmış oldu karşimler.. Şimdi yüksek müsadelerinizle tıkadığım yolu açıyorum. Haydin hayırlısı…
Blog açma hikayeniz nedir?
Aslında pek hikaye yok da.. Hikaru’nun bloğunu okuyodum ben sadece. Çok gülüklü eğlenceli yazıları vardı. Hatta hikayesini okumuştum ilk galiba. My Lovely Roommate 🙂 Sonra dedim canım sıkılıyo benim. O dönemde bi de KPSS hazırlanıyorum. Çalışmamak için her şeyi yapabilecek düzeydeyim yani 😀 Blog açtım işte yazarım, eğlenirim, atarlanırım falan diye. Yıllardır yazmıyorum gerçi ama şalsşlkdjakljda of çok uzadı bu cevap ikinci soru gelsin…
Blogunuzun ismi nereden geliyor?
Yazmayı düşündüğüm şeyler biraz saçmalıktı galiba. Hayal ürünü şeyler yazarım demiş olabilirim. Çok ilginçli bi isim hikayesi bekliyodunuzsa üzgünüm ama bu yani. Hikaru’nun bloğunun adı çok hoşuma gidiyodu ama o zamanlar ki hala çok severim 🙂 Sonra tivitırda falan da adım Hayal kaldı ne güzel oldu akjsdlkdja
Hangi mevsimi seversiniz?
Kış. Kesin cevap. KIŞ… 
Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?
Şimdi ben de Bırcı’yla aynı ikilemde kaldım. Sevdiğim mevsimi sorduğunuzu varsayıyorum ama.. Kış güzel mevsim yaaa. Soğuk iyidir iyi. İstediğin kadar giyinebilirsin çünkü. Ama yaz öyle mi? Hadi soyunun bakalım ne kadar soyunabiliyonuz! Ayrıca bi kahve insanı olarak tabii ki soğuk havayı seviyorum. Yatağımın içine girip, yorganımı çekip, kahvaltı tepsimin üstüne kahvemi koyup kitap okumayı çok seviyorum. Soğuk alerjim nedeniyle soğukta dışarıda dolaşabilme gibi bi olayım yok ama evde oturup camdan dışarı bakarım ben de 🙂 Bırcı’nın cevabına benzer bişey çıkıyo ortaya bak.. Cam kenarına oturayım kitabımı okuyum sonra dışarıda kar yağsın ben dondurma yiyeyim falan böyle şeyler işte 😀 Olum benim cevaplarım niye bu kadar uzuyo biri sus mu dese bana ne dese aşlsjkdjadlk
Kırmızı ruj mu eyeliner mı?
Mezuniyet yemeğime giderken bi kere kırmızı ruj sürmüştüm de dudaklarımı yalaya yalaya bi hal olmuştum ruj silinsin diye aşksjakldja aylaynır yani bence ama onu da süremiyorum… Siyah göz kalemi desem olmaz mı hem bak yatarken bile sürüyorum ben onu 😀
Blog yazmak size ne kazandırdı?
Vakit geçiriyorum işte. Hem bir sürü insanla tanıştım bilok sayesinde 🙂 Sonra tivitır hesabımı açtım falan eğlenceler eğlenceler. İlk açtığım zamanlarda izlediğim dizilerden filmlerden kimseyle konuşamadığım için buraya yazmak büyük rahatlama sağlıyodu. Şimdi herkesle konuşabildiğim için sanırım pek yazmıyorum buraya. Yazılacaklar listem kabardı şalsjdalkdjalk
Kitap okumak mı bir şeyler yazmak mı?
Kitap okumayı çok seviyorum. Ama yazmak da hoşuma gidiyor. Yazdığım hikayeleri okuyan arkaaşlarım güzel yazdığıma da inandırıyor. İkisini de seçsem olmaz mı 🙂
Şiir mi, roman mı, hikaye mi?
Sevdiğim 1-2 şiir vardır aslında. Ama roman diyorum bu soruya. Hikaye derken feysbukta wattpadde efenime söyleyim bloglarda okuduğum hikayeleri diyosanız hikayeleri de çok seviyom. Ama yine de roman diyorum. Roman iyidir yaa. Roman diyorum evet.
En çok etkilendiğin film?
Kesinlikle Lord Of The Rings. Defalarca defalarca defalarca izliyorum. Sonra yine izliyorum. Harry Potter da var aslında ama. Yok yaa Lord Of The Rings taam evet.
Hangi tür kitap/film?
Fantastik ve polisiye/gerilim kitaplarını seviyorum. Film olarak da fantastik, gerilim, polisiye severim. Dram da severim. Öyle…
Öğrenci olma mı iş hayatı mı?
Öğrenciliğe geri dönülebiliyo mu? Öğretmen olmak çok sıkıcı. Gerçi maaş günlerim çoeğlenceli oluyo ama… Kararsızım. Yeni soru gelsin…
Kitap okumak mı film izlemek mi?
Kitap okumak… Kendi hayal dünyamda kaybolmayı daha çok seviyorum. Teşekkürler…
Klasik giyim mi spor giyim mi?
İş gereği klasik giyinmem gerekiyo ama en son okula konversle gittiğimi düşünecek olursak spor giyim diyorum galiba 🙂
Almaktan asla vazgeçmeyeceğiniz şey?
Kitap ve ayakkap.
En sevdiğiniz yemek?
Makarna. Tercihen yoğurtlu ve bol salçalı.
En sevdiğiniz dizi?
Bırcı’yla bi noktada daha buluşuyoz. Friends.. Her denk geldiğimde sağdan soldan ortadan hangi bölüm olursa olsun oturup izliyorum.
Özel yeteneğin olsa bunun ne olmasını isterdin?
Olmaz da gerçi… Sihir yapabilmeyi isterdim…
Hasta olmanın en kötü yanı nedir?
Burnumun akması. Sildikçe yara oluyo falan. Silmemek için peçete tıkıyorum. Neyse daha fazla konuşmayalım bu konuyu…
Alınacak listen var mı?
Her zamanki gibi hiç bitmeyen bir kitap listem var çok şükür…
İlk aldığın makyaj malzemesi?
Göz kalemi. Siyah.
Oh beee bitti… Ne zamandır yazmıyodum aşlsdkşldalk neyse mimi paslayıp gidiyom ben. Harmony’ye gönderiyorum mimi yazsın da okuyalım hadi bakalım 😀 gittim….

Kader, Kısmet, Kaza, Vesaire…


Bu konu hakkında en son söyleyeceklerim bunlardır.. Daha fazla konuşup kimseyi rahatsız etmeyeceğim merak etmeyin..

Öncelikle kader kelimesinin anlamı nedir? Allah’ın olacak olan bir olayı önceden bilmesi değil mi kısaca.. Peki kaza nedir? Kaderde olan olayın zamanı gelince başa gelmesi diyebiliriz.

Peki ben bunlardan neden bahsediyorum? Soma’da yaşanan olayı ve o olaya kader kısmet diyerek insanları sakinleştirmeye çalışanları hepiniz biliyorsunuz. Peki siz buna inanıyor musunuz? Şahsen ben inanmıyorum.

Daha önce Van’da ya da Kocaeli’de Gölcük’te depremler olduğunda da kader kısmet denildi. Peki o insanları deprem mi öldürdü? Yani deprem olduğunda yerde büyük bir yarık oluşup insanları yutsaydı eğer, evet deprem öldürmüş olurdu. Ama o insanlar neden öldüler? Yaşadıkları binalar yıkıldığı için öldüler değil mi?

Deprem, olması önlenemez bir şey. Eminim bu konuda çoğu kişi bana katılacaktır. Ama yapılan binaların yıkılması önlenebilecek bir şey. Peki maden patlamasıyla deprem aynı şey mi? Bana kalırsa hayır. Bana kalırsa maden patlamasıyla aynı olan, deprem olduğunda binaların yıkılması durumu. Yani önlenebilir. Gerekli tedbirler önceden alınabilir.

Gölcük depremi yaşandığında Yalova’daydım. Yıkılan binaların çoğunu gördüm. Yazlık evimize birkaç site uzaklıkta olan Sema Sitesi’nin enkazının yakınına kadar gittim. Binanın tamamı değil, sadece aç gözlü müteahhidin binayı daha büyük yapabilmek için kapatma yolunu seçtiği bataklığın üzerine denk gelen kısım yıkılmıştı. Şimdi burada binanın yıkılması kader mi yoksa müteahhidin suçu mu?

Dini sömüren insanlar Soma olayı için kaderde vardı oldu diyorlar. Çünkü insanlar şu an tutunacak bir dal arıyorlar ve din bir Müslümanın tutunabileceği en büyük, en sağlam dal. Yani şu an yapmamız gereken tek şey dua etmek ve sorumluların bulunup cezalandırılması için uğraşmamak. Evet uğraşmamak. Çünkü sorumluların cezalandırılması bazı kesimlerin işine gelmiyor.

Müslümanlığa bu kadar bağlı olup da, önce tedbir sonra tevekkül diyen bir dinimiz olduğunu bilmemeniz biraz manidar değil mi?

Şimdi bu dediklerimi yanlış anlayıp dua edenlere laf söylüyorum sanmayın. Aksine ben de herkes gibi madende ölen her insan için, içeride mahsur kalan her can için dua ediyorum. Ama tek başına dua edip köşemizde oturmak yetmiyor, demek istediğim bu sadece.

Benim inancıma göre insanın yaşamını şekillendiren kaderi değil iradesidir. Allah bize hür bir irade ve yapacaklarımızı seçme hakkı vermiştir. Yapabileceğimizin en iyisini yapıp insanlara zarar gelmesini önlemeye çalışmak da bizim elimizde, her şeyi boş verip sadece kazanacaklarımızı düşünmek de.. O yüzden kimse bana kalkıp da kaderden kısmetten bahsedip olacağı vardı oldu demesin..

Bu yazıyı neden yazdığımı bilmiyorum. Sadece düşüncelerimin bilinmesini istedim sanırım.. Neyse.. Böyle işte…

ön yargılarınız…


Bugün çok canımı sıkan bir şeyden bahsetmek için yazıyorum sadece.. Akşam üstü tivitırda Tao’dan ve onun ağlamasından bahsettim diye “aşırı duyarlı” ve benden daha insan olan biri tarafından uyarıldım bugün.. Günlerdir yazdıklarıma ses etmiyormuş ama artık yetmiş… Bir de öğretmenmişim, yazıkmış…

Beni ne kadar tanıyorsunuz ki bu şekilde yorum yapabilme hakkını kendinizde buluyorsunuz! Üzülmek için tivitıra daha önce bilmem kaç kişinin yazdığı ve zaten herkes tarafından kelimesi kelimesine ezberlenmiş özlü sözler yazıp, “ahh işte gerçekten acı çeken bir insan” dediğim birilerinin yazdıklarını rt yapmam gerektiğini bilmiyordum.. Kişisel hesap sözlerinden siz ne anlıyorsunuz bilmiyorum ama ben sadece bireye ait bir şeyden bahsedildiği sonucunu çıkarıyorum. Hesabımda ne yazdığım sadece beni ilgilendirir. Yazdıklarımdan hoşlanmayan ya da rahatsız olan varsa takibi bırakabilir. Sonuçta beni takip edin diye kimseyi zorlamıyorum ya da para falan vermiyorum…

Bir insanın sevdiği birini, yakınını kaybetmesi nedir, nasıl bir histir iyi bildiğimi düşünüyorum. Babam öldüğünde 19 yaşındaydım. Ona en çok ihtiyaç duyduğum anda, iyileştiğini ve artık sağlıklı olduğunu düşündüğüm anda gitti babam. 3 gün boyunca yemek yemedim, ağladım, tabutuna dokunana kadar öldüğüne bile inanmadım.. Sonra ne oldu… Her şeye rağmen yaşamak zorunda olduğumu hatırladım.. Annemin yanında olmam gerektiğini hatırladım…

İnsanlar acılarını her gün aynı şiddette çekmezler, çekemezler. Eğer öyle olsaydı etrafınızda akıl sağılığı yerinde tek bir insan bile bulamazdınız emin olun. İnsanların bir şekilde kafalarını meşgul edecek bir şeyler yapmaya başlamaları gerekir..

Evet Soma’da olanlarla ilgili tek bir haber görüntüsü izlemedim. Gelişmeleri anneme sorarak takip ettim. Çünkü o görüntüleri, ağlayan insanları görmeyi kaldıramıyorum. Babam öldüğünden beri hiçbir cenaze evine gitmedim ben. Çünkü kaldıramıyorum…

Acımı insanlar önünde çekmiyorum diye insanlığımı sorgulamaya hakkınız yok.. Haddinize mi bunu yapmak?!

Ölümün ne demek olduğunu biliyorum.. O insanın güldüğünü bir daha duyamamak, ağladığını görememek, kucağına yatıp uyumamak için inat edememek nasıl bir şey biliyorum… O yüzden konuşmadan önce bir kez daha düşünme zahmetinde bulunun lütfen!

Beni tanımıyorsunuz! Çoğunuz gerçek adımı bile bilmiyorsunuz! Artık canımı sıkmayın!!! İnsanlığınızı biraz ötede gösterin mümkünse!

Başlık Bulamadım Bunu Koydum ⊙_⊙


tk_anime-sleep-again

Şimdiiiii size yine rüya anlatmaya geldim 🙂 Ama önce rüyama zemin hazırladığına inandığım bir şeyden bahsetmem lazım sanırım. Bu aralar sürekli fanfic okuyorum böyle deli oldum resmen.. Okuduğum fanficlerin hepsi de +18 sahneleri olan, smut yüklü fanficler 😀 Acayip eğlenceli şeyler yazıyolar ama hee okuyun siz de 🙂

Neyse efenim. Hani bu sansür muhabbeti var ya tam detayını bilmiyom gerçi.. O sansür şeysi yüzünden geçenlerde fic okuduğum bütün sayfalar kapandı. Ben de tabii bayaa bi cinnet kıvamına geldim evde. Ben ne okuycam napcam lan diye deli oldum. Dün ve önceki gün kapanan sayfalar tek tek geri açıldı da bi rahat nefes aldım. Yani bu sıkıntımı hafife almayın canım okuyucularım, akşam boş kalınca yapacak şey bulamamak ne kadar zor biliyonuz mu siz!

Neyse geleyim rüyama 🙂 Bu fanfic sayfalarının kapanması beni nası etkilediyse artık rüyama girdi dün. Hatta ayıplı (+18’e meyilli) bi rüya gördüm 🙂 🙂

Rüyamda fanfic okuduğum sayfalar kapandı diye nası üzülüyom nası üzülüyom böyle. Sıkıntılı sıkıntılı geziniyorum evde. Ev kendi evim değil ama yani ruyamda kendi evim de yani normalde tanımadığım bi ev 🙂 Ama benim evimmiş işte bence anlatabildim 😀 Evin iki odası var, biri yatak odası biri oturma odası.. Odalar arasında dolaşıyorum falan.

Neyse efenim.. En son böyle sıkıntıyla yatağa oturuyorum elimde de tablet var yani rüyamda paralı bi insanım. Sonra biri daha geliyo tahmin edin kim 😉 Sehun^^

Meğer ben o evde Sehun’la birlikte yaşıyomuşum 😀 Yanıma gelip bana ne somurtuyorsun diyo. Ben de böyle böyle bütün hikaye okuduğum sayfalar kapanmış falan diyorum. Ben şimdi nerde okuyacam o hikayeleri diye dertleniyom. Sonra Sehun tableti elimden alıp yatağın yanındaki komodinin üstüne koyuyo. “Hikaye okumana gerek mi var?” diyip böyle yandan yandan gülümsüyo 🙂 Ben de dalga geçmesene diyip tableti geri almaya çalışıyorum. Sonra Sehun benden hızlı davranıp, tabii bi de uzun kollarının da yardımıyla, tableti benden önce alıp bu sefer çekmeceye koyuyor. Ya napıyosun diye kızıyorum, o da “Kendi hikayemi kendim yazıyorum.” diyo. Sonra yavaşça yüzüme doğru yaklaşıyo. Küçük küçük öpmeye başlıyo, ben de karşılık veriyorum. Öpüşme giderek derinleşince üzerindeki ceketi çıkarıyor. Sonraaaaaa… Uyandım! Evet uyandım!! Hem de ne bi alarm çaldı ne bi ses oldu öylece nedensiz uyandım!

130721___sehun_oh___by_lovefany96-d6eekbrEğer uyanmasaydım neler olacaktı bi hayal etsenize. Yok yok vazgeçtim hayal etmeyin durun utanıyorum yapmayın len! Ya kime diyorum hayal etmesene arkadaşım! Sehun nası görünüyodu ama bakın onun tipini şöyle göstereyim 😀

İşte tam saçları bu renk olduğu zamanlar 🙂 En sevdiğim zamanları yani 😀

En tuhafı da sabah uyandıktan bir süre sonra kendimi Leeteuk’ı aldatmış gibi hissetmem sanırım. Bu kadar da şizofrenim işte 😦 Neyse bu sefer farklı bi rüya gördüm fark ettiyseniz bilim-kurgu türünde değildi 🙂 Sehun çok güzeldi ama yaaaa.. Uyanmaz olaydııımmmmmmm >_<

Gidiyom ben hayde!

Rüya Görmeden Duramıyom


Bana başlık atma dersi verecek olan varsa cumaları akşam 7-8 arası boşum.. Neyse rüya anlatıp gitcem ben yine 🙂

Biliyinüz ki ben saçma salak rüyalar görme konusunda bir numara bi insanım 😛 Her gece film tadında bi rüya ile şenlenip sabah uyanmasam olmaz mı duyguları içinde kalkıyorum vesselam. Neyse efenim bundan iki gece öncesiydi, yine normal (ya da bana göre normal sayılabilecek) bi saatte yattım. Sonra uyumakta zorlandım falan her zamanki hikaye yani. Uyuduğum zaman da adam gibi bi rüya görmek hakkım olmalı bence.. sizce 🙂

Neyse cancaazlarım yine ilginç bi takım (tanımadığım) insanlarla kanka olduğumu gördüm önce. Böyle eğleniyoz falan bayaa bi kahkahalar bi bişeyler. Nedense yani amacımız artık neyse gizemli hikayeleri olan yerleri geziyomuşuz. Hayalet hikayeleri olan evlere falan gidiyomuşuz. Bildiğin maceraperest bi grubuz ama belli ki salak falanız yani 🙂 Sonra efenim bi eve gidiyoruz, böyle büyük kapılı bi eve. Evin kapısı iki kanatlı böyle çok geniş yani. Kapıdan içeri bakıyoruz, içerisi bomboş. Ahşap korkulukları olan bi merdiven görünüyor kapıdan bakınca. Bayaa tedirgin olduğumu hatırlıyorum. “İçerde niye hiç eşya yok gittiğimiz bütün evlerde olurdu.” diyorum. Sonra yanımda meğerse zenci bi kız varmış o cevap veriyo, “Boşaltmışlardır bunda korkacak ne var.” diyo.

Sonra nedense içeri girmeye karar veriyoruz. İçerisi buz gibi soğukmuş. “Dışarda hava güneşli içerisi nası bu kadar soğuk olabilir” diyorum. Sarışın yakışıklı bi çocuk “İçerisi beton” falan diyo. Böyle salak ayrıntılar falan var işte. Ama yanımdaki kimseyi tanımıyom haa.. Sonra biraz daha içeri giriyorum girdikçe serinleşiyo oda. Merdivene bakıyorum korkulukları ahşap ama kendisi mermermiş. Yukarı çıkalım diyo o zenci kız. Ben de “Bence gidelim buradan bu sefer korkuyorum” diyorum. Sonra kimse beni dinlemiyor falan neyse. Birden yanımızda bi adam beliriyo nerden çıktı hiç anlamıyom. “Hemen gidin buradan” diyo. Sonra ben “Tamam buraya kadar ben gidiyorum” diyorum. Kapıya gidip çıkıyorum ama birden kendimi içerde buluyorum. İyice korkmaya başlıyorum. Tekrar kapıdan çıkıyorum bi bakıyorum yine içerdeyim. Koşarak çıkmaya çalışıyorum ama her seferinde kendimi içerde buluyorum. 5-6 kere daha denedikten sonra yere oturup ağlamaya başlaıyorum.

Bi süre sonra kendimi bi merdiveni çıkarken buluyorum. Özel odalar uzun koridorlar falan varmış garip bi yer. Burası nası bi yer diye düşünürken tıbbi bi merkez olduğunu öğreniyorum. Böyle deneyler falan yapılıyomuş ama izinsiz. O girdiğimiz ev meğerse böyle deney yapılan bi yere gidiyomuş (saçmalık). Kapıda da içeri girenin bi daha dışarı çıkamamasını sağlayan bi büyü varmış (American Horror Story’de evde ölenlerin ruhu gidemiyo ya o hesap). Zorla da olsa o yanımdaki zenci kızı buluyorum. Orta yaşlı bi adamın yanında böyle. “Buradan çıkmam lazım” diyorum. “Nasıl çıkacaksın saçmalama öldürürler seni” diyo. Sonra ben “Hemşireleri konuşurken duydum gitmek isteyen birini hafızasını silip salabilirlermiş” diyorum. “Hafızanı mı sildirceksin deli misin sen” diye bağırıyo. Sonra ben “Hafızam olmasa da annem beni bulur, bana bakar, hafızamın olmaması bişeyi değiştirmez ki” diyorum. Sonra birden o adam ağlamaya başlıyor. “Sakın hafızanı sildirme.” diyo sürekli ama sadece böyle diyo ve ağlıyo. Elimi tuttu sonra böyle yalvarır gibi hafızanı sildirme demeye başladı. Ben de sürekli sakin ol falan diyorum ama adam neden böyle oldu birden diye düşüyom bi yandan. Sonra zenci kız “Geçen hafta kaçmaya çalıştığı için ceza olarak hafızasını sildiler. Şimdi kendi adını falan hatırlamıyor ama hafızasının silindiğini hatırlıyor. Bide bi oğlu varmış onu hatırlıyor.” diyo. Meğerse hafıza silerken herşeyi silmiyolarmış hafızanın silindiğini hatırlamanı sağlıyolarmış falan.

Sonra ben adamı sakinleştirirken uyandım. Rüya başında bayaa korktum falan ama sonra uyanmak istemedim yine. Çünkü sonunu çok merak ettim yaa. Film izliyomuşum da sonunu görememişim gibi oldu.

Bundan sonrası için az mantık diliyorum rüyalarıma çok mu.. Neyse ben yattım 🙂